Düttürü Dünya Filmi

17 Şubat 2017 Cuma

Delilerin ruhu deli değildir (9)

Hiç yorum yok
Düt Düt’ün evinin yıkımı sırasında semt halkının klarnetin oynak havasına kapılıp toplu halde göbek atmaya başlaması da olabildiğince doğal yansıtılmıştır. Oldukça kalabalık bir
sahne olmasına rağmen hemen herkes gerçekten de oynamaktan keyif alıyormuş gibi gözükmektedir. Evinin yıkımı esnasında yakın plan çekimde Düt Düt’ün yüzünde beliren bilmiş ifadede bir delinin gülümseyişini, bir şeylerin tamiri imkânsız bir biçimde kırıldığını görürüz.






 “Deliliğin acı alaycılığı bayrağı devralmış”tır. Yapacak tek bir şey kalmıştır artık.




Zaten kısa bir süre önce evine geldiğinde kızına oğlu Doğan’ın nerede olduğunu sorup
sokakta baba, oynuyor” yanıtı üzerine “oynasın, oynasın. Yakında hepimiz
sokakta oynayacağız
” diye yanıt vermiş olan Mehmet, elindeki son silahı, sanki modern zamanlarda yaşayan Fareli Köyün Kavalcısı gibi, devreye sokar. Ama klarnet artık bir silah değil, deliliğin dışa vurumudur. Film son sahnede başladığı yere, pavyona döner. Hem müşteriler hem de pavyon personeli piste çıkmıştır. Ortalarında Düt Düt ve yanında tefle kendisine eşlik eden oğlu Doğan, herkesi coşturmuştur. Bu çılgınlık hali hareketli kamera ile aktarılır bize, artık seyirci de pistin ortasındadır ve göbek atmaya başlamış, yıkım tamamlanmıştır.







Yıkılan sadece Düt Düt’ün kiralık evi değil, her gün bu ve benzeri olaylar gerçekleşirken kılını bile kıpırdatmayan, “nasıl olsa ben değilim” diye düşünen toplumdur. Ama delilik bulaşıcıdır, her şey olup bittiğinde artık kendinizi ritme kaptırıp piste çıkmanız ve yığılıncaya kadar göbek atmanız kaçınılmazdır.




İşte bu noktada Düt Düt ve oğlu kalabalıktan sıyrılırlar ve çalıp oynamaya devam ederek pavyonu terk ederler. Sabahın ıssızlığında Ulus meydanına doğru ilerlemeye başlarlar. Civarda tek tük insan ve taşıt vardır. Hava kirliliği etkisini sürdürmektedir ama yine de görüntü izlenebilecek kadar temizdir.




Düt Düt nefes almaksızın solosuna devam etmekte, oğlu da neşe içinde tefini çalmaktadır. Meydanda Atatürk heykeli önünde Düt Düt son bir kez dizinin üstüne çöker, oğlu etrafında bir tur atar ve ikili çalmaya, hoplamaya devam ederek Sıhhiye/Kızılay yönüne doğru yürüyerek gözden kaybolurlar. Bu son sahnede kamera - belki de artık yapabileceği bir şey kalmamışçasına- sabitlenmiştir.





Arada gelip geçen ve aslında görüntüyü engellediğini düşündüğümüz tek tük arabalara ve de yayalara aldırmaz yönetmen, bunları montajda çıkarmaz. Sanki bir güvenlik kamerasının kaydettiği görüntüleri seyretmekte olduğumuz hissi uyanır.
Sonuç: “Delilerin ruhu deli değildir”, M. Foucault

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder