Düttürü Dünya Filmi
Zeki Ökten etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Şubat 2017 Cuma

Hiç yorum yok

Ekmek Aslanın Ağzında (5)

Semt insanı da yaşam koşullarından şikâyetçi ve bezmiş durumdadır. Bekçi Cabbar’ın karısı gündeliğe gitmektedir, bırakmak ister ama yapamaz çünkü o yapmazsa yapacak çok kişi beklemektedir sırada:
Kalk git Çankaya’ya, 6.000 liraya boklu bez yıka. Ama 7.000 liraya bile millet nazlanıyor… 6.000’e çalışacak kadın mı yok Ankara’da”.



Ekmeğin aslanın ağzında olduğu gerçeğini hikâyenin ortalarına doğru Düt Düt Mehmet de acı bir biçimde öğrenecektir.


Evde pavyona gitmeden önce klarnetini hazırlayan, ayaküstü prova yapan Mehmet’e küçük kızı da dansöz taklidi yaparak eşlik eder ve kamera aniden evin oturma odasından pavyona geçiş yapar. Bu bağlantıyı belki de -hikâyenin sonunu dikkate aldığımızda- ileriye yönelik bir gönderme olarak
da yorumlamak mümkündür.



Pavyonda zaman sanki hiç geçmemekte, adeta yerinde saymaktadır. Aytekin Çakmakçı’nın kamerası hiç acele etmeden mekânın içini bize limitleri dâhilinde göstermektedir. Zaten filmin toplam süresi içinde pavyon sahnelerinin oranı göz önüne alındığında Ökten' in bu ortamı neredeyse Mehmet’in hikâyesi
kadar öne çıkartmaya çalıştığını da algılayabiliriz. Ökten bunu yaparken kamerayı hemen her zaman etrafına bakınmakta olan orta boylu bir insanın göz eviyesinde tutmayı tercih etmiştir. Bu öyle çok da dikkatli bakan bir çift göz değildir ama durduğu yerden başını her çevirdiğinde bize belki de o zamana
kadar görmediğimiz duymadığımız bir şey göstermekte ya da söylemektedir.

16 Şubat 2017 Perşembe

Pavyon Rutini ve Tosun Pavyon Gerçeği (2)

Kamera acele etmeden bize pavyonun içini gösterir: masalarda bekleyen sıkıntılı konsomatrisler, servis edilen yanan meyve tabakları, Serap’ın başından aşağı boca edilen kırpılmış kâğıt dolu tabaklar. İç mekân kişileri görebileceğimiz kadar aydınlık, ama salonun arkasında masasına çağırdığı ve kendisine bol bol içki ısmarlatan konsomatristi ‘götürmeye’ çalışan müşterilerin çabalarını ancak seçebileceğimiz kadar da loştur.Solist şarkısını bitirdiğinde verilen aradan Mehmet ve Rıfat evlerine gitmek üzere mekândan ayrılana kadar geçen zaman diliminde birçok ayrıntıyı yeni gerçekçilik yaklaşımına uygun bir biçimde görürüz ve duyarız:


  • Pavyonun müşteri çekme açısından pek de parlak durumda olmadığını (Mehmet: “Tosun pavyonda sorun yok, ağzına kadar dolu”
  • Mehmet’in yakın arkadaşına bile sigarayı tane ile ve hesabını tutarak verdiğini.
  • Pavyon mutfağında ustanın Mehmet için zulasında bir şişe rakı tuttuğunu
  • Mehmet’in devamlı beste yapmakla uğraştığını (Usta: “Her akşam bir beste yapıyorsun”

Sonra vestiyerde görevli Pehlivan lakaplı görevli ile tanışırız. Hikâyenin ortalarına doğru kendisi belki de yeni gerçekçilik çerçevesinde bir dönüm noktası olarak değerlendirilmesi gereken bir sahnede de
karşımıza çıkacaktır. Verilen ara bittiğinde sahneye dansözümüz çıkar.


Ökten, dansöze filmin başında ve de sonunda oldukça yer vermiştir ve her iki sahnede de Düt Düt -farklı nedenlerle de olsa- (sınırlı) hünerini göstermektedir bize.


Mehmet karakterini senarist Bugay kendi tecrübelerinden ve gözlemlerinden faydalanarak yaratmıştır.
Tam anlamı ile hayatından bezmiş, bitik ve başarısız bir adamdır Mehmet. Askerde az çok çalmasını öğrendiği klarnetinden başka hiçbir sermayesi yoktur. Daha da vahimi, kendisine “değeri bir türlü anlaşılamamış, keşfedilememiş ve şöhreti her an yakalamak üzere olan bir anatçı” kimliğini uygun görmüş olmasıdır.
Hiç yorum yok

Giriş ve Herşeyin Başladığı Yer (1)

Zeki Ökten, hem kendisinin hem başkalarının yaptığı işe duyduğu
saygı nedeniyle filmleri hakkında konuşmaktan ve röportaj vermekten kaçınan
-aslında birçok şey hakkında fazla konuşmayan- bir insan. Ali Karadoğan’ın
inatla izini sürmesi (peşini bırakmaması demek belki daha uygun) sonucu
2007’de İstanbul’da gerçekleştirdiği ve de aynı yıl yayımladığı Yoksul: Zeki
Ökten derlemesinin içinde yer alan yaklaşık 25 sayfalık bir röportaj onun sinema görüşünü, filmlerinde yansıttığı gerçekçiliğinin kökenlerini biraz olsun
anlamak için elimizdeki tek kaynak niteliğinde.
Karadoğan sunuş yazısında, hem Kapıcılar Kralı ve Yoksul’da hem
de Düttürü Dünya’da belirli yaşam alanlarına ilişkin birer deney alanının seyirciye sunulduğunu belirtir ve Düttürü Dünya’da ana karakter klarnetçi Düt
Düt Mehmet’in çalıştığı pavyonun da kentin “karanlık yüzünü” simgelediğini ekler. Bu ifadeyi başlangıç noktamız olarak alabiliriz.
Film daha sonra Ankara’nın Ulus semtinde olduğunu göreceğimiz adı belirsiz bir pavyonun
içinde fonda çalan göbek havası eşliğinde siyah beyaz karolarla kaplı pistte
göbek atmakta olan (erkek) müşterilerin görüntüsüyle açılır. Ardından sahnenin bir köşesinde kendilerine ayrılmış bölmede diğer müzisyenlerle birlikte
klarnetini çalmakta olan Düt Düt Mehmet’i ve yakın dostu darbukacı Rıfat’ı
görürüz. Pek keyifli görünmemektedirler ama Mehmet’in sıklıkla tartıştığını göreceğimiz (as)solist Serap’a eşlik etmektedirler.